Kayıtlar

Bebeğim, neremde saklayım seni ... - Sus, kimseler duymasın. duymasın ölürüm ha. Aydım yarı gecede, yeşil bir yağmur sonra... Yağıyor yeşil. En uzak, o adsız ve kimselersiz, o yitik yıldızda duyuyor musun? Rüya, bütün çektiğimiz. Rüya kahrım, rüya zindan. Nasıl da yılları buldu, bir mısra dolu maceram... Bilmezler nasıl aradık birbirimizi, bilmezler nasıl sevdik, iki yitik hasret, iki parça can.
Sunt lacrimae rerum et mentem mortalia tangunt.
Süpermiş bence.

'Önizleme'ler

İnsan özellikle duygusal zamanlarında güzel bir koku eşliğinde uyumak istiyor galiba -burada insan olarak betimlenen varlık bizzat ben'im. Bu "güzel" koku, annemin çamaşır yıkarken kullandığı alalade bir yumuşatıcıdan fazlası değil. Ama yorulmuş gözleri ve zavallı hücrelerimi huzurun kucağına bırakıyor, hoplatıcı bir uyku haline bürüyor. Günlerdir ne eksik ne fazla, ben diyeyim iki saat siz diyin üç saat zar zor uyuyabiliyordum. Çok sevdiğim yastığımı da ayaklar altına almış, ona küsmüştüm. Sanırım o da bana küsmüştü ki gerçekten artık güzel kokmuyordu. Ya da bana öyle geliyordu. Yoksa burnum mu tıkanmıştı? Olabilirdi. Neyse. Umut çok fena bir yaratık bence. Hiç olmamalıymış, en karamsar kişinin bile aklına girdi mi, vay onun haline! Ardından çeşitli kırıklıklar; döküntü, kaşıntı, çöküntü, tütü vesaire diye uzar gider bu liste... Böyle yapmayayım ben şimdi. Diyeyim ki tekrar ve tekrar; siz siz olun, o hain umut dalgasına kapılmayın. Ne saçma bir şey gerçekten. Şey diyoru

Üttü

Kafamda bir ütü. Tam ağırlığında, tarif gerektirmeyecek denli şekilli. Tam bildiğiniz gibi işte. Aklınıza nasıl bir ütü geldiyse, o benim kafamın içinde. Eh- biraz eski bir model ve hala sıcak, iş görür nitelikte. Ama kafamın içine sığabilmesi asıl özelliği tabii. Kendi kendine ütüleyebilen bir ütü olmasından çok daha ilginç bir konusu daha var; beynimin kalan son kıvrımını kağıt gibi yapmakta şimdi. Çalışıyor ya... Ah, gitti! Vallahi, gid-di.
"Truth is, everybody is going to hurt you; you just gotta find the ones worth suffering for." Bob Marley