Kayıtlar

Ağustos, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kia ora

Önce: Kia ora Sayın Bayan! Now you know how to greet people in Mäori ! Sonra: "Savaşa giderken tenlerini beyaza boyamaları ve de çok aç kaldıklarında insan eti yemeleri onları barbar bir kavim olarak gösterse de (!) şartlar zorlamadıkça vahşi değildirler. Yarı çıplak yaşarlar. Soyu tükenmekte olan kavimlerdendir. Şu an yaşayan Maoriler savaşçı Maorilerdir. Maoriler Yüce tanrılarına Lo derler. Maorilerde ibadet, rahiplerin onlara öğrettiği ilahi tarzındaki özel dualardan ibarettir. Maoriler günümüzde Avustralya ve Yeni Zelanda'da yaşamaktadırlar.Yeni Zelanda nüfusunun %10-11'ini oluşturan Maoriler'in dünyadaki toplam sayıları 370.000 kadardır." Bugün ne öğrendik?
Az önce çamaşırsuyu kokusunu ciğerlerime çekerken sevmediğim kokulara bu platformda (?) örnek vermem gerektiğini düşündüm. Ayrıca zaman zaman odamızın açık camından, hafif bir rüzgarla içeri sızan lağım kokusundan da bahsetmeme gerek yok sanırım. Çöplükte çalışıyor olabilir miyim? Yok o kadar değil de, koku cenneti diyebiliriz. Cennet. Ne alaka oldu şimdi? Bu, zaman zaman kendimle çeliştiğim, nefret ettiğim, ancak oldu ya, bir kere başladığım yazımda kafayı yemek üzere olduğum Beyonce şarkısından da bahsetmek istiyorum. Çok seviyorum, falan. Böyle. Görülen üzere kafam oldukça dağınık. Bir de ben İngilizce'de nişanlı anlamına gelen fiance'yi beyonce sanıyormuşum eskilerde bir zaman. Nedense bana komik geldi.
"Her çeşit büyük numara bayan ayakkabısı itina ile yapılır (39 - 44)" Afişin sahibi Taksim / Tarlabaşı'nda bir ayakkabıcı! Çevreye uyum sağlamış zavallım. Az önce "travesti" kelimesini hayatımda ilk defa googleladım: travesti için yaklaşık 16.500.000 sonuç. Iyyy. Ve artık o sonuçlardan biri de benim. Iyy. Edit: imla. haha
"Seni bu dünyada en çok kim sever? ben tabii ki" şeklinde devam eden şarkısıyla gönüllere taht kurmuş Ümit Sayın adlı şarkıcı, bulmacalarda sayın soyadıyla şaşırtmaca yapmaktan başka neye yaradı şu dünyada, sorarım sana. twiiiit mode on.
İkameti Cockaigne, The Bell Jar olan blogcular.
Burnum karabiber bağımlısı ve ben rüzgarların yönündeyim. Kapkaççılar için tedbirim tam. Taşlarla bir kalp yarattım. Ve bir gün taşıyamayacağım onu. Sana vereceğim. . .

A bird's song

Resim
.
Yolculuk bir çift ayaktan ibaretken nasıl uzağa gidebiliriz ki kendimizden?
Kalbimin ritmini duyuyorum; yerini beğenmez bir tavırla beni, bir ileri bir geri savuruyor.

Ortada kuyu var

Yaprak kımıldatan bir esintiye ruhumu bağışlayabileceğim akşamda önümde oturan yolcunun kafası tüm dikkat çekiciliği ile karşımda parlıyordu. "O" biçiminde, köklerini bile geride bırakmadan çekip giden saç tellerinin yokluk yerleri terliyordu. Kalan "U"nun sınır uçlarında biriken diğer asabi yarım küre, az da olsa fire verse dahi koyulu açıklı varlığını ilan etmişti. Ters ışıkta sağlı sollu yerini bulan kırmızımsı kıkırdaklar adamın yaşam kaynağı gibiydi. Sanki nefes alışlarında ağzı yorulunca onlardan yararlanıyor, onları devreye sokup konuşuyordu. Bu yüzden, kafa etrafındaki bu kendini sakal zanneden karartı vazgeçmemişti pek önemli yerinden. Belki de en tepedekilerin yükseklik korkusu vardı, çeşitli doktorlarca muayene edilseler de bir türlü başa çıkamamışlardı hisleriyle ve intihar etmişlerdi. Şimdi boncuk boncuk ıslaklığı üzerinden kaydıran bronzlaşmış deri bir zamanlar gür saçlar tarafından okşanmıştı. Ama sonunda “Ben de buradayım” demiş ve gökyüzüne olağanca