Kayıtlar

Ağustos, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

You're gonna see right through

Resim
Çok kısa bir süre önce zamanlar yeniden karıştı, sabah çok erken mi, gecenin başlangıcı mı? Hem ne farkeder, dedim. Bir ülkenin, bir kıyının düzenli çizgisini ansızın bozan bir çıkıntıya benzettim kendimi -kendi yaşamım için- bir fazlalığa... Göğüs kafesimde, karın boşluğumda, atalarımızın kanıtlayıp tanımlayamadığı bir şey vardı, sonsuzca büyümüş bir gözyaşı ya da hiçbir filmde, hiçbir deneyde görülmez bir yara... Çünkü bu büyülü kürede düz bir çizgideymiş gibi ilerlemezsen hep yaralanıyorsun. Yağmur yağıyor, çok fazla ses yok, büyük ve karmaşık bir kentteyiz, galiba güneşin çevresinde bir kez daha döndük. Yaşamın, birbirine yapışmayan, birbirine geçmeyen parçalardan oluşuyor ve sanırım benim de istediğim bu. Her parçada yeni görüntüler bulmak... Birleştirildiğinde ortaya kocaman, belirgin bir resim çıkan oyunları sevmiyorum ben. Bütün uğraşların sonunda resim tümüyle parçalansın, dağılsın ve sonsuza dek yeniden kurmaya çalışalım onu. Böylesine bir parçalanmayla yaşayabiliyorum ancak.

Random (Marilyn Monroe)

Resim
Eternal Sunshine of the Spotless Mind: Saçma Türkçe'siyle Sil Baştan filmini ilk izlediğimde, bu sürenin hayatımın en önemli 108 dakikası olduğunu anlamıştım. Konusu itibariyle böyle birşey olanaklıydı, zaten hastalık kıvamında beynimde varolan şeyin beyaz perde uyarlamasıydı kendisi. Evet, sonradan çok popüler olan, izleyen izlemeyen herkesin diline dolanan (Amelie gibi) film; soundtrackları olsun, fotoğraf kıvamındaki görüntüleri olsun inanılmaz derecede ruhuma işlemişti. Hee bu konu nereden mi esti? Filmin isim babası Alexander Pope bir nevi ve rastgelerek şiirini okudum. Böyle. Son Dinlediğim: Göksel - Dönme Son Okuduğum: Alexander Pope - Eloisa to Abelard www.monadnock.net/poems/eloisa.html Son İzlediğim: Karşı masamda oturan kişi (isminemelazım) Son Yediğim: Bambi turşulu amerikanlı ciğer kavurma Son İçtiğim: Soğuk su Hepimiz biraz komik değil miyiz?

Ne tesadüf (!)

Resim
Turyol'da (Çınarcık - Eminönü hattı) cam kenarının yanını kaptım ki dışarıda gezinen insanların tuhaf hallerini izleyebileyim. Neyse kaptan basıyor gaza, adaları geçtik mi tut tutabilirsen. Evrenin tek rasyonel varlığı olduklarından bir haber, çay içip tost yeme yarışına giren yolcular öyle mutlular ki içeride resmen bir bayram havası var, görenin topluca pikniğe gittiğimiz izlenimine kapılması an meselesi. Dışarıda gezinen insanların sırlı camdan içeriye bak(ama)maları cidden çok komiğime gidiyor o an. (Bknz: Komiğine gitmek) Çevreme bakıyorum, bu çabayı yalnızca benim komik ve abuk bulduğumu anlıyorum. Gaydirigubbak bir motora binip başka bir şehre gitmek kadar abuk bu. Arkamdaki kızın yıka ve çık tarzındaki kabarık saçları sırtıma değiyor, hayâsızca kaşındırıp huylandırıyor beni. Gıkımı çıkarmadan sırtımı kaşıyorum, ancak yine yeni ve yeniden saçları sırtımla bütünleşiyor, aynı Freddy’nin kâbusu gibi. Küçükken hep düşünmüşümdür oldu da bir gün Elm Sitrit’e düşsem ne yaparım diye

Bir kedim bile yok

Resim
Anlıyor musunuz? İçim ağ(ı)rıyor. Ve bu öyle bir doluluk ki, başım yere bakıyor. Sürekli aynı yöne doğru giden ayaklarım , hep engelli koşuyor. İçim içime sığmıyor ve ben sığ geliyorum dünyama. - Yağmur öncesinde bastığım bulutlar, ayağımı kaydırdılar anne. Sadecemelike.