Kayıtlar

Haziran, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İnsan insanı yer mi?

Sonu uzaya, uzaylılara bağlanan filmler... benden uzak durun lütfen! Zombili ve bulaşıcı hastalıklı filmleri ne kadar çok seviyorsam onları da o kadar çok sevmiyorum. Mesela 28 ve Resident Evil serileri bende resmen bir "Sihirli Annem" etkisi yaratıyor, birbirlerini ölesiye yemek isteyen insanları izlemek bana huzur veriyor. Dünyalı düşüncelerden uzaklaşmak için ideal! Peki ya izleyip izleyip "sonunda kesin bomba patlicak" dediğin filmler... Knowing? Ne oldu, çocuklar sapsarı bitkilerin olduğu bir gezegene taşındı. Çok mu düşünmüş acaba senaristler? Bence sonu bir yere bağlanmasa bile daha iyi olabilirdi. Ya bilmiyorum, neyse. Bu da böyle bir anımdır.

Geçmiş vs. gelecek

Maykıl Ceksın'ın ölümüyle sorguladığım birkaç şey oldu. Adam dünyaca ünlü bir ikon. Ve kendimi bildim bileli bildiğim biri. Gelecekte torunlar torbalar sormazlar mı bana Maykıl Ceksın'ı nasıl bilirdiniz diye? Sorarlar. İyi bilirdik derim ve ben Mistır Ceksın gibi bir ilaha dönüşürüm bir büyükanne kıvamı olarak. Marilyn Monroe yaşarken, filmleri sansasyon yaratırken ananem varmış mesela. Ama Türkiye'deki TV kıtlığı onun Marilyn'i iyice tanımasını engellemiş. Sinemada da hep o dandirik Türk filmlerini izlemişler. Üf anane ya, hiç kuul değilmişsin! Geleceğin ananesi olarak ben; Maykıl Ceksın'ı, Johnny Cash'i, hatta Biritni Sipiiirs'ı bilmiş biriyim. Oley.
Sigara içmek hayata mola vermek gibi. Her anlamda. Bu yüzden bazen özeniyorum.

Halo

Resim
Önce: Sonra: Diyebilir miyiz? Bence hayır. Vatevır. Teykın bay mi of kors. Fevkalade saçmalayasım var.

Şunu öldür, kendini güldür biraz

Hissizlik, bir çığ gibi büyüyor ona baktıkça. Yeni insanlar, yeni yüzler: içleri boş, kurumuş kabuklar. Ve halsizlik, düşündükçe içine çeker. Şimdiki zaman uçuyor havada. Musluk bozuk, akışı engelleyemiyor kovalar. Bir de aynalar var, ne kadar giyinik o kadar çıplak.

Eti Sultani

Ellerini gökyüzüne doğrultmuş ağaçlar, bulutlara dokunmak istiyorlar. Gördün mü? Neredeyse parmak uçlarında duruyorlar sarılmak umuduyla. Nafile. Gökyüzü bir nebze eğilmiyor yahu! Zaten randevuya da çok geç kaldı. Sevmeyelim artık onu, ya ama baksana, hala bekliyorlar. Yazık. 60 mumluk ampul ve 100 beygirlik bir arabanın kendilerine has ölçü birimleri olmadığı gibi portakal rengi ve patlıcan moru da yaratılışlarından itibaren muhtaçlığı enselerinde hissetmiş varlık/nesne (?) lardır/lerdir. Portakalın rengi üzerine yazılan bir hikayenin yolu hep portakala çıkacak ve rengi hep arada kaynayacaktır.

Mutluluk,

Bağırsaktaki altındır ve onu öğütmek istemezsin. Ondan kurtulmak da...
Oda sıcaklığında erimiş, mayışmış bir ruh. Daha ne kadar geri geri itekleyebilirsin kendini? Uykunun içine akıyorsun. Gözünü bile açamıyorsun. Uyuşukluğun içindesin, rotan belli değil. Ama güzel. Bir o yana bir bu yana kayıyorsun. Sivri kenarlı hiçbir şey yok, tenine uygun. Canını yakan insanlar sadece. Bakıyorsun ki, onlar da uyu(şu)yor. Zaten suçsuzlar. Melekler gibi. Bak, hep istediğin oluyor, herkes sustu. Ancak içinde yine bir şey, alevle yaşıyor. Şaşırmadılar!

Pati pati

Resim
Düşünceleri başka boyuttaki bir dünyanın ozon tabakasını deliyor muydu? O zaman düşünmemesi en mantıklısı olacaktı! Esneyelim kimseye bakmadan, empati yapmadan.