Buruşmuş

Kapıyı üst üste kilitledim gözyaşımdan buruşmuş yüzümle.
Ayaklarımı sürte sürte yürüdüm her tahta köprüden geçerken.
Hep kendime acıdım ve acı verdim. Şimdi karıncalanıyor her şey.
Gazete kağıdının pisliğini yıkar gibi atıyorum tüm lekeleri üstümden.
Benliğime yapışmış yalnızlık kalıntılarını uyuşturuyorum.
Rengarenk çiçekler solmuş benimle, solmayan güneşin altında.
Veda işte bu, sonu da olmaz başı da: solup gitmişim pek zamansız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendimi kendimden çıkarsam sıfır kalmaz

Ay çok pis!

Falı fallanmak