Derdim bu değil aslında

Dönem dönem yaşadıklarımdan hiç ders almadığımı anlıyorum. Sonra kendimi kötü hissediyorum ve bu dönemlerde normal zamanlarımda dinlemediğim (dinlemeyeceğim) şarkıları dinlemeyi bir görev ediniyorum sanki. Arabesk değil de böyle bir değişik. Kastım şarkılara değil, bu saçma duygu haline. Mesela geçen günlerden birinde, televizyonda açık kalmış bir müzik kanalında çıkan şarkı ile irkildim: “Aa kim söylüyor bu şarkıyı?” şeklinde. Baktım ki, Yaşar’mış. Kendisini ilk popüler olduğu zamanlarda, ki bu benim ergenlik dönemime denk gelir, az da olsa dinlediğimi inkar etmeyeceğim. Sen çok yaşa Yaşar ama şarkı halinde kal, n’olursun.

Hayal gücümün ulaşılması güç sınırları sayesinde, aklım bulanabiliyor bazen.
Rüya ile gerçeği ayırt edemediğimiz anlara benzer anlar yaşayabiliyorum. Hani bazen uykuda bir şeyler söylerken sesimize uyanırız, uyanırız uyanmasına da birkaç saniye sürer bu uyanıklığı fark etme anı. Neyse işte o anlar, beni iyi anlar. Öteden beri tanışıklığımız vardır onlarla. Bir de tam uykudan önce uçurumdan düşme ve benim mütemadiyen yaşadığım vücudu yüksek gerilimli bir hatta takılı bırakma vakası vardır. Ve sanırım rüyalarım da burada, iki ucu boklu değnek görevi görüyor.

Ellerim buz tuttu yine.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendimi kendimden çıkarsam sıfır kalmaz

Ay çok pis!

Falı fallanmak