Gözyaşlarına dayanamam

Karıncaları çakmakla yakan (çıkan çıtır çıtır sese hayranlığından dolayı) ve tuttuğu kaya balıklarını canlı canlı kedilere atan (!) bir hayvansever deli. "Niye" sorusunu lügatının baş köşesine koymuş bu deli (ki bu deli ben değilim), yanlış ilaç tedavisi sonucunda bir yıl dinlendirici gözlük kullanmak zorunda kalarak 4 göz laflarını işitmekten gınalar geçirmiş vakti zamamında. Tabii doktor reddetmiş bu yanlışlığı ve olaya farklı bir bakış açısı kazandırmış: "Bu çocuk çok kitap okuyor ve gözleri yoruluyor." O sıralar kızın kalbinde taht kuran Ayşegül serisi, arkadaşları ve onun için sosyal bir ortamın kilit anahtarlarından biriymiş. Çünkü kitaplar bir günde bitirilesi ve diğerine başlamak için büyük istek duyulasımış. Yani göz yorucu hiç bir özelliğinin olmamasının yanı sıra, beyinsel işlevleri de yavaşlatan kitaplar bunlar. Böyle.

"Çocuklar mizah yeteneği gelişmemiş bireylerdir" diye okudum bir sağlık dergisinde. Çocuk ne kadar espirileri anlayıp onlara katılabiliyorsa, o kadar zeki imiş.

Kararmış elmamı yiyorum şimdi, nasıl da mutluyuz ikimiz de. Ancak ikimizin bir fidanın güller açan dalları olduğumuz konusundaki inanç toptan yanlış.


Son Dinlediğim: The Cure - Love Song
Son Okuduğum: Charles Bukowski - Kadınlar
"Kadın ağlıyordu, ben de gözyaşlarına hiç dayanamam."

Ha bi de Bukowski'nin en bilindik, kısa ve daima ezberimde olan "Etki ve tepki" isimli şiirini de iliştireyim:

En iyilerimizin sonu
genellikle kendi ellerinden olur,
sırf uzaklaşmak için.
Ve geride kalanlar
birinin onlardan uzaklaşmayı 'neden' isteyebileceğini
bir türlü tam olarak anlayamazlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendimi kendimden çıkarsam sıfır kalmaz

Ay çok pis!

Falı fallanmak