Kendimle şaşırtmacalar oynadığım zamanlar

Suçunu itiraf etme. Benim üstüme kalsın. Çünkü üstüme çok yakıştı.
Bunu gören kızlar birbirleriyle bakıştı. Şimdi dedikodu başlasın.
Giderek yaşlansın, giderayak ölsün. Diri diri gömülsün bu rivayet. Bence bu tek kelimeyle felaket. Tanrım sen, affet?

Bulantıyı bulandıran bulantı. Gözlerim kayıyor sana bakınca. Benim baktığımı görme isterdim, ama görmüşsün bile. İstemelerim boş, hoş olmuyor insanın istediği her zaman. O yüzden zaman kavramını attım hayatımdan. Şimdi var, sonra yok. Gerçekten bunu düşünmek zaman kaybı. Yine zaman dedim. Aman...

iki-nisan-iki bin yedi

Hasta diyorsun, halbuki değilim, yalancı! Elinde kalanlara duacı. Yüklemsiz bir cümle. Ama var öznesi. Yapacağı şey belli olmasa da o var işte. Varlığı yeter mi? Topu buradan atsam oraya seker mi? Deli mi, ne? Ayağa kalktı, beni gördü. Altıma not düştü. Ne yazdığı belirsiz, öylece bakıyor ki pek hissiz.

üç-nisan-iki bin yedi

Bir kazı çalışmasında ortaya çıkacakmışım gibi... Sesleri duyuyorum ama sesimi duyuramıyorum. Sonsuz bir boşluğun içinde, belirsizce. Aklımdaki yer çok uzakta, yolu da bilmiyorum. Sadece var olan, şüphe edilmeyen ama kanıtı olmayan.
Gözünü açsındı.
Kendine gelsindi.
Aynaya baksaydı.
Kendini görseydi.

Yalnızlıklarımı kaybetseydim ya da bir cüzdanın içinde çalınsaydı onlar da... İnan aramazdım bir daha, gazeteye ilan vermezdim. Gözlerimi tek bir noktaya dikip, saatlerce bakıp, yaşlanmasını beklerdim.

Pili bitmiş bir saat gibi gereksiz ve işe yaramaz
Aklımdaki düşünceler kırık, japon tutmaz
Bir sabun gibi köpürüyor ellerimde elleri
Yakışmadı, eğreti durdu, suyu açınca aktı gitti
Ağlarken gözlerim kapalı, yaşım içimdesin
Sünger koydum, hemen suyumu çeksin

yirmi dokuz-mayıs-iki bin yedi

Kendimle şaşırtmacalar oynadığım zamanlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendimi kendimden çıkarsam sıfır kalmaz

Ay çok pis!

Falı fallanmak